Wednesday, December 30, 2009

BİR UZAY MASALI


Bir varmış bir yokmuş... Buralardan binlerce ışık yılı uzakta, evrenin uzak bir köşesindeki bir galakside bir tane gezegen varmış. Hoş aslında sadece bir tane gezegen yokmuş ama nedense bizimki kendini bir tane zannedermiş.
Bu gezegenin de sonuçta bir önündeki ya da bir arkasındakilerden bir farkı yokmuş da, o öyle düşünmezmiş.
Kendisini galaksinin yıldızı zannedermiş. Hatta biraz ileri gitmiş, kendi uyduları dışında diğer bütün gezegenlerin de kendi etrafında döndüğüne inanırmış. Tamam şimdi kendisine de haksızlık etmeyelim, aslında fena da sayılmazmış; üzerinde bir sürü doğal güzellik barındırmasıyla komşu galaksilerden gelen zuzaylıların tatil için bir numaralı tercihi oluyormuş.
O galakside yörüngesinde usul usul hareket eden diğer gezegenler de güzellermiş tabi de bizimkinde şeytan tüyü olduğundan acayip ilgi çekiyormuş. Bunu da belirtmeden geçmeyelim, haksızlık etmeyelim kendisine. Ama tekel psikolojisine girdiği için iyice ne oldum delisi olmuş çıkmış. Bir güneşli bir yağmurlu, bir sıcak bir soğuk dengesiz havalarıyla, pahalı fiyatlarıyla turistlere kök söktürmeye başlamış.
Neyse efendim, dediğim gibi bizimki şeytan tüyünün de vermiş olduğu bir hafiflik etkisiyle salınırken turistler uyanmaya başlamış. Yahu demişler biz deli miyiz, tamam güzel gezegen hoş gezegen de, ne canım bu havalar çalımlar, paramızla sefil oluyoruz. Daha az güzelini buluruz da kafamız rahat eder demişler.
Bizim gezegen bunları önce pek ciddiye almamış, onlar bensiz yapamaz, başka gezegene yar pardon turist olmazlar diye kendini avutuyormuş ama heyhat ne kadar büyük bir yanılgı içindeymiş. Üstelik yılların geçtiğini, dengesiz havalarıyla kendi doğal güzelliklerine zarar verdiğinin hiç mi hiç farkında değilmiş.
Günler geçtikçe bakmış ilgi gördüğü zuzaylı sayısında büyük bir düşüş var, kimse gelip gitmiyor. Sonra anlamış ki gerçekten de bazı sabit uyduları ( eh her gezegenin bir kör uydusu bulunur tabi) dışında etrafında dönen de yok. İşte o anda uyanmış uyuduğu derin uykudan, o kadar da vazgeçilmez olmadığı gerçeğiyle yüzyüze gelmiş. Üzülmüş hayıflanmış ama kimselere belli etmemiş, kendi çapında kör uydularıyla kendi ekseni etrafında dönmeye devam etmiş. Diğer zuzaylılar da belki biraz daha az güzel, ama huzurlu tatiller yapmaya başlamışlar. Bu masal da burada bitmiş, gökten üç elma düşmüş biri sizin, biri zuzaylıların biri de gezegenin kafasına:)

Saturday, December 26, 2009

BİR BAŞKA OLUR ÜNLÜLERİN GRİBİ

Her ne kadar kış hala kendini bitirememiş de olsa, elbet bahar gelecek, bu soğuğun ızdırabı bitecek.
Havalar yüzünden bu sene yine grip salgınlarıyla geçiyor.Bir aralar okuduğum bir haberi hatırladım, bu habere  göre gribi özlemle bekleyenler de varmış...
Bu habere göre İngiltere’de zeka seviyesinden şüphe ettiğim bir arkadaş internetten açık arttırmayla, ünlü şarkıcı Paul McCartney’i yataklara düşürüp konserine çıkmasına engel olan grip virüsünü satın almış.
Yok öyle büyük bir para ödememiş, bizim paramızla 3 milyon falan sanırım. Saygıdeğer grip virüsü bir kabın içerisinde gönderilecekmiş kendisine.
Aslında böyle garip hareketler yapan insanları takdir etmem lazım. Çünkü bu abuk subuk davranışlar benim hayal gücümü dürtüklüyor da ben de abuk subuk fikirler ortaya atabiliyorum.
Örneğin bu değişik fikir üzerine, ben de yeni versiyon fikirler ürettim. Madem öyle, ara sıra gereksiz yere suratımda çıkan tek sivilce illa ki çıkacaksa, ben bir yolunu bulup Jennifer Lopez’in ya da başka güzel bir hanımefendinin sivilcesinin mikrobundan edineyim ( sivilce mikrobu da nasıl oluyorsa!!:)), böylece suratımda taşıdığım o lüzumsuz noktanın da benim hayatımda önemli bir yeri olur. Sürekli sıkmaya çalışacağıma gururla!!! suratımda taşırım.
Neyse, bu satın alan arkadaş Paul gribi oldu mu bilinmez ama, böyle insanların var olduğunu gördükçe maalesef dünyanın geleceğinden de endişe ediyorum, yazımı da bitiriyorum....

Tuesday, December 22, 2009

VİCDAN KAYBOLDU ARANIYOR


Vekaletle kurban kesen bir çok dernek zan altında. Haklı yere mi haksız yere mi bilmiyorum. Bunların arasında bu sene değil ama daha önce benim de yardım ettiğim yerler var.
Neyse, biz ve üç kağıtçılık kanımızda mı var konulu bir serzenişte bulunmayacağım.
Dün akşam haberleri izliyordum da, bu dediğim konuyla ilgili olarak Diyanet açıklama yapmış, bu derneklere kurban için vekalet verenlerin eğer kurbanları kesilmemişse, kurban ibadetleri yerine getirilmemiş sayılıyormuş. Boşa da gitmiyormuş da, zekat oluyormuş.
Ya kimse kusura bakmasın da, ben görmeyeli Diyanet sevap sayaçlığına mı başladı?
İnsancıklar verilen vaatleri kaale alarak paralarını göndermişler, içlerinden kurban niyetini geçirmişler. İslam’da en önemli şey niyet değil mi? Ben anlayamıyorum artık. Allah’la kul arasına girmeye ne kadar meraklıyız. Yok bir de milleti dolandıran kurbancıların günahını üstlenecek bu millet, almayayım, alana da mani olmayayım.
HüpNot: Bak her haber izleyişimde diyorum bir daha izlemeyeceğim, yok yine izliyorum. Geçenlerde bir de kaybettiğimiz madencilerin çalıştığı madenin sahibini izledim. Böyle bir havalarda şöförlü arabasına binmeler, içeride gevrek gevrek gülmeler. Utanmak nerdeeee, bir kere de şaşırsam. Bu haber üzerine tesadüfen Seven Pounds filmini izledik. Uzun zamandır fırsat bulamamıştık. Konuyu da bilmiyorudum öncesinde. Bir trafik kazasında yedi kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bir adamın vicdan muhasebesi sonucunda yaptıklarını anlatıyordu, film boyunca aklımdan maden sahibinin gevrek gülüşü geçti... Ey vicdan, bizim topraklara ne zaman uğrayacaksın?

Monday, December 21, 2009

AZI KARAR ÇOĞU ZARAR


Erkek olmak da zor zanaat. Ne çok erkek olacaksın, ne de az.
Az erkek olursa erkekliğinden şüphe ediyorlar, çok erkek olursan da sapıtıyorsun.
Bunu ben demiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın, ABD’li bilim adamları söylüyor.
Yapılan araştırmalarda erkeklik hormonu testosteronun fazlasının beyin hücrelerini öldürebileceği saptanmış. Vücutta testosterona dönüşen steroitler kullanan sporcularda görülen intihar eğilimi ve saldırganlık gibi davranış değişikliklerini de buna bağlamışlar.
Çok şükür aynı durum bizim için geçerli değil. Kadınlık hormonu östrojende de tam tersi bir durum söz konusuymuş çünkü. Östrojenin testosteronun aksine beyindeki sinir hücrelerini koruyormuş.
Acaba diyorum maçoluk da bu şekilde izah edilebilir mi? Hani astığım astık, çaldığı düdük erkekler vardı
Delikanlılık kitabını baştan yazdıklarına inanırlar. Dişi her varlıktan üstün görüp kendilerini, caka satarlar. Onlarda da biraz hücre ölümü gerçekleşmiş olabilir mi? Olmasa da bu delikanlılık taslama modunda, gerçekleşmesi yakındır.

Sunday, December 13, 2009

MONİCA BELLUCCİ' MİYİM NEYİM BENN :P??**



 Monica Bellucci, ünlü İtalyan kadın dergisi Gioia’ya verdiği röportajda evliliğiyle ilgili samimi itiraflarda bulunmuş.
Güzel oyuncunun mutlu evlilik formülü sıra dışı olmasına sıra dışı da bana hiç öööle gelmedi... Kendimle ilgili soru işaretlerime bir bakıma cevap oldu:)
*Kocam bir var, bir yok. = Var ama yok gibi:P
*O başka yerde, ben başka yerde film çeviriyoruz.=Film çevirmiyoruz ama, birimiz Hanya' da, birimiz Konya 'da:)
*Kısacası o benim beyaz prensim değil.= Yok canım o kadar da değil:)
*Ortak dostlarımız da yok.= Belki 1-2 tane çıkartırız..!!
*Ben onun dostlarını o da benim dostlarımı tanımaz.=Tanır ama sevmeyiz:(
*Zevk paylaşımımız sıfır.= Aynen öylee:)
*Başka başka şeyler yapmaktan hoşlanıyoruz. = Al bizden de o kadar:)
*Damak tatlarımız, zevk aldığımız hobiler çok farklı.= Maalesef aynen dediği gibi:)
*Karakterlerimiz de zıt.= Zıt kutuplar birbirini çeker diye boşuna dememişler:)
*Ben sakin, o saldırgan.= Buna böyle demiyelim de mükemmeliyetçi_sabit fikirli...
*Ancak tüm bu farklılıklara rağmen çok mutluyuz.= Gümüş yıllara doğru yol aldığımıza göre şükür Allah'a...
*Çünkü hâlâ birbirimizi keşfetmeye çalışırken mutluluğu fazlasıyla tadıyoruz.=Olabilir tabii olabilir olabilir:))
*Değişikliklerden hoşlanıyoruz.= tabi canım tabi tabi:
Vincent Cassel ile tüm tahminler aksine çok mutlu bir evlilik sürdürdüklerini ısrarla belirten Bellucci ayrıca “Uzun yıllar sonra birbirinize olan ilginiz daha da artıyor. Unutmayın o bir erkek ve ben bir kadınım. Duygu ve istek her şeyin üstesinden gelebiliyor. Bence zıt karakterlerin birlikteliği daha sağlam temellere sahip ve daha uzun ömürlü oluyor” demiş eee yani Monica hatun doğru demiş...!



Related Posts with Thumbnails