Saturday, September 18, 2010

BİR YUDUM ŞARAP VE BEN


Sarmaşıkları oldum olası sevmişimdir. Bu yüzden evimin bahçesini sarmaşıklarla donattım...
Fırsatını bulursam bahçemize iner, orada tek başına oturur, gökyüzüne bakarım. Yıldızların ışıklarının bilmem kaç yıl önceki ışıkları olduğunu düşününce içim bir tuhaf olur.
Mesela bu yıldızlardan birinin ışığının 25 yıl önceden geldiğini hayal edip, 25 yıl önceki halimi hatırlamaya çalışırım.
Geçen gece yine bahçeye indim. Çiçekleri suladım. Çimenleri, ortancaları, hanımelini, yasemini...
Aslında en çok da yasemini...Oturduğum zaman mis gibi kokusunu içime doya doya çekeyim diye.
Yanıma bir kadeh de kırmızı şarap alıp bahçedeki tahta kanepeye şöyle bir uzandım. İlk defa şarap içtiğim bu gece, 20’li yaşlarımı gözümüm önüne getirmeye çalıştım.
Evlendiğimizde 20 yaşındaydım. Nerdeyse çocuk yaşta anne olmuşum, şimdi öyle düşünüyorum. 21 yaşında bebeğimi ilk elime aldığım o anın, hayatımın en tılsımlı anı olduğunu düşünmeden edemedim. Düşünsenize, dokuz ay karnınızda hissedip, bilinmezlikle geçen zamanlardan ve acıdan sonra kucağınıza verilen bebeğiniz. Kızım, benim kızım...
İnsan doğurduğuna bile inanamıyor. Öyle ilahi bir duygu fırtınası ki... O kadar yıldan sonra bile hala etkisini kaybetmemiş, gözlerim doluyor.
Kızım yetişkin genç bir kız ve bu yazıyı kaleme aldığım gece, kendi evinde yaşamaya başladı.
Onu büyütürken yılların bu kadar çabuk geçeceğini, kendi kanatlarıyla uçmasının bana bu kadar zor geleceğini hiç düşünmemiştim.
Şimdi de oğlumu düşünüyorum.
Bana tılsımlı dakikaları ikinci kez yaşattığı için ona hayranlıkla bakıyorum, seviyorum, öpüyorum, kokluyorum.
Onun da bizden kopup, kendi kanatlarıyla uçmak isteyeceği günlerin yakın olduğunu düşündükçe duygularım doruk noktasına ulaşıyor, boğazıma bir şey düğümleniyor, ağlamak istiyorum.
Sevinmem mi yoksa üzülmem mi gerektiğini bilemiyorum, ağlıyorum...

KONUK YAZAR: Malla
Related Posts with Thumbnails