Sunday, November 21, 2010

BİLİMİN DİĞER YÜZÜ

Bilim teknik konular çoğu zaman keyifsiz ve sıkıcı gözükse de demek ki eğlenceli tarafları da olabiliyor.
Yeniden üretilmeyecek ve üretilmemesi gereken bilimsel başarılara!!! verilen bir çeşit Nobel ödülü işte bu eğlenceli tarafları ortaya çıkarmak amacıyla veriliyormuş.
Ama başlıkları görseniz üretilmemesi gerekenden çok, üretilse de yine gülsek denecek cinsten. Alın işte size liste:
• Yetişkinlerin duyamadığı, ancak ergenlik çağındakilerin işittikleri rahatsız edici bir ses çıkaran "çocuk kovucu" aleti ( Ergen çocukların olmaması gereken ama olmakta inat ettikleri ortamlar için olmazsa olmaz değil mi?)
• Ağaçkakanların neden başının ağrımadığına dair yapılan araştırmayı anlatan makale ( Her neden ağrımıyorsa ben de istiyorum)
• Bir grup fotoğrafında, herkesin gözünün açık çıkmasını kesin olarak garantilemek için kaç fotoğraf çekilmelidir konulu araştırma ( Bir de kırmızı gözlü çıkma problemi var, bununla ilgili de bir araştırma var mıdır acaba??)

• Gübre böcekleri neden hızlı yer konulu çalışma ( Tadını almamak için olabilir mi?)

• Yazı tahtasına sürülen tırnağın sesi neden bu kadar rahatsız edicidir ( Düşününce bile içim kalkıyor...)

• Country müziğin intihara etkisi ( Bizde de arabesk müziğin jilete sevketmesi ile ilgili bir çalışma yapılabilir)

• Hula-hoop çevirmenin dinamiği ( Asla beceremedim, her ne dinamikse bende yok ondan kesinlikle)
Görüldüğü üzere gülünç de gözükse bence son derece enteresan çalışmalar. En azından daha hayatın içinden. Evet belki ağaçkakan ve gübre böcekleri konusu çok içinde olduğumuz bir konu değil ama, diğerlerinin içeriğini öğrenmek faydalı olabilirdi.
Bir de hıçkırığı dindirmekle ilgili bir başlık vardı ama şimdi onu buraya yazmak çok da uygun kaçmayacak, artık internetten bir bakıp okuyun, ben sorumlusu olmayayım:) Hıçkırığı dindireyim derken başınıza bir iş gelmesin...

Monday, November 1, 2010

SABIR SABIR YA SABIR

İnsanın her istediği hemen olamıyor maalesef. Bu konuya paralel olarak da sabır diye bir kavram gelişmiş. Yani olmasını istediğin şeyin gerçekleşmesini beklerken şikayet etmeden, umudu kaybetmeden beklemek sabır göstermek oluyor.
Aslında ailelerimizin bizi yetiştirirken en fazla dikkat ettikleri noktalardandır sabırlı olmak. Ama onlar bize sabırlı olmayı öğretmeye çalışırken, aynı zamanda da her istediklerimizi yaptıkları için tam sabırlı olmayı beceremiyoruz. Bu durum doyumsuzluğu ve buna bağlı mutsuzluğu getiriyor. (Ufak bir örnek verecek olursam, bir yerde bir şey beğendiğinizde onu ne yapıp edip en kısa sürede almadan içiniz rahat ediyor mu??? Parayı bulup buluşturup koşa koşa almaya gitmiyor musunuz??? Üstelik nesiller değiştikçe bu sabırsızlığa bağlı doyumsuzluk oranı iyice artıyor. Örneğin ben lisedeki halimle, bugünkü liseli profilini karşılaştırdığımda aramızdaki inanılmaz farklılıkları görüyorum ve bizden çok daha şımarık olduklarını farkediyorum. Ama aradan geçen sadece 8 senelik bir süre. Parantezim çok uzun oldu, kapatayım artık....)
Neyse, insanın gençlik döneminde zaten her şey bir şekilde güllük gülistanlık gidiyor. Sorumsuz öğrencilik dönemi, çılgın gençlik günleri bitince bir anda hayatla yüz yüze kalınca insan bocalıyor. Çünkü kendi kendimize yarattığımız o ufacık fanus birazcık çatlıyor ve yavaş yavaş hayatın zorlukları birer birer içine sızmaya başlıyor.
Artık yetişkin sayılıyor olduğundan herkes sizden bir şeyler beklerken, siz de elbette bir şeyler beklemeye başlıyorsunuz. Belki bu hayatın getireceği sorumluluklara hazır hissediyorsunuz kendinizi ama belki bir işiniz yok.
Bakalım ne olur bu sürede??? Sabırla iş beklersiniz, beklersiniz. Peki bu bekleme süreci nasıl geçer? Belli aralıklarla “Ben bir şey olamayacağım, hep işsiz kalacağım, olmuyor işte, olmuuyoorrr!!!” tipinde hezeyanlar geçirerek gözyaşlarına boğulursunuz.
Ama işte buna sabretmek değil, bunalıma girmek denir. Asıl sabır, insanın bu süreci kendi kendini yiyip bitirmeden ve kendine inancını yitirmeden geçirebilmesidir. Zaten çoğu zaman o kadar eften püften şeylere üzülüp kafayı takıyoruz ki geçip kaybolan şeyleri farkedemiyoruz bile.Oysa sabretmeyi öğrenebilsek, eminim güzellikleri görüp bunları yaşama fırsatı yakalayabiliriz.
Ben açıkçası sabırsız bir insandım, her an her şey çabucak olsun diye bakardım. Ama büyüdüm artık birazcık. Her şeyin bir zamanı olduğuna, gelecekte bir yerlerde bizi güzelliklerin beklediğine iyice inanmaya başladım. Beklentilerim için sabır gösterdim, ve her şey göründüğünden çok daha kolay oldu. Son bir sabır olayım kaldı, o da sabır taşımı çatlatmadan gerçekleşirse rahata ereceğim. Zaten ya sabır taşı çatlayacak, ya ben:)
HÜP NOT: Sabrın sonu selamettir, sabreden derviş muradına ermiş kalıpları da bu konuda söylenmiş özlü sözlerimizdendir. Değinmeden geçmeyeyim dedim.

Related Posts with Thumbnails