Friday, June 4, 2010

KISKANÇLIK

Kıskançlık bir çok yöne çekilebilecek bir mesele. Seven de kıskanır, kendisine güvenmeyen de kıskanır, karşısındakine güvenmeyen de kıskanır, başka insanlara güvenmeyen de kıskanır.
Hatta bazen ufak tefek kıskançlık oyunları, gerçekten kıskanmayıp da kıskanıyor gibi yapmalar aslında matrak olabilir. Kös kös, mıç mıç, yapış yapış bir ilişki yerine, hafiften didişmek faydalı bile olabilir.
Üstelik bir de seven kıskanır diye çıkmış ya bir kere, hiç kıskanılmayınca, “Acaba bende bir tuhaflık mı var?” bile denir, “Yaa sen niye beni hiç kıskanmıyorsuuuun??” olur.
Eee biracık kıskançlık yapınca da “Sen benim hayatıma müdahele etmeye mi çalışıyorsun!!” olur bu sefer de. İnsan ne yapsa yaranamaz yani.
Bence şaka yollu da olsa yapılan kıskançlıkların asıl nedeni, eğer kıskanan kişi ruh hastası değilse tabi, ya önceden alınan derslerdir ya da çevreye güvenilmemesidir.
Etraf ava çıkmış bir güruh insanla dolu. Herkes eğlenceye birilerini bulmak amacıyla çıkıyor.
O yüzden de çevreye fazla güvenmemek lazım. Çünkü yine ne arıza çıkıyorsa başkalarının yaptıklarından çıkıyor.
Arayışta olan insan kadar tehlikelisi de yoktur zaten. Böylesi nereye bulaşacağını şaşırır ki, Allah şaşırtmasın.
Ufak tefek de olsa, şakayla karışık da olsa kıskançlıkların sebebi budur.
Aa unutulmamalıdır ki, neredeydin, ne yaptın, kimleydin, telefonun 15 dakika kapalıydı neler karıştırdın, bunu mu giydin çok açık gibi bayıcı, daraltıcı ve bunaltıcı davranış biçimlerine de girmemek, anaç tavuk gibi karşısındakine kuluçkaya alıp kıskanaçlık yapmamak gerekir. Böylesi bayar, bayıltır, iç şişirir, daraltır, yıpratır.
Yani herşeyde olduğu gibi kıskançlığın da azı karardır insanın hoşuna bile gidebilir çünü sevildiğini hissettirir, çoğu zarardır insanın kendisini de karşısındakini de bitirir. Hatta bu biten söz konusu ilişki bile olabilir:)
Related Posts with Thumbnails