Wednesday, April 29, 2009

EL BEBEK GÜL BEBEK


Bütün canlılar üreme odaklı yaratılmış.
Nesiller oluşturmak için, hem de daha güçlü, daha güzel, daha başarılı kısacası ait olduğumuz nesilden bir kaç kat üstün nesiller.
Bu nesil oluşturma güdüsünün yanına bir de bonus olarak evlat sevgisi denen bir şey vermişler.
Nesliniz oluşturmakla kalmıyor bir de ona saplantılı bir şekilde bağlanılıyor. Altı kuru mu keyfi yerinde mi gibi endişeler yerini zamanla çok geç kaldı başına bir şey mi geldi, okulda canı mı sıkıldı, sevgilisiyle problemi mi var, iyi bir iş bulabilecek mi acaba gibi farklı endişelere bırakıyor.
Eskiden, yani öyle 10 yıllar önce değil topu topu bir iki üç yıl önce çok farklı düşünürdüm.
Annem benim için sürekli evhamlandığı ve bu evhamlar benim üzerimde baskı oluşturduğu için çocuğumu çayıra salacağım derdim. Kendi yolunu kendi bulsun, ben onu uzaktan izlerim, çok yanlış bir yola saparsa müdahele ederim ama yanlış yapmaktan korumayacağım onu, çünkü yaşamak da yürümek gibi düşe kalka öğreniliyor gibi düşünceler içerisindeydim.
Ama artık annelik mi her nelik hormonuysa, içgüdüsüyse bilemiyorum, belli bir yaşa geldikten sonra bu fikirlerinizi alıp, şöyle derleyip toplayıp bir çöp kovasına tıkıveriyor.
Çocuğum yok, yeni evli sayılırım ama ileriki yıllarda kendi adıma arzu ettiğim şeyler içerisinde oldukça üst bir sırada.
Kolay mı değil, becerebilir miyim hiç bilmiyorum ama bazı olaylar karşısında verdiğim tepkileri düşünerek söylüyorum ki çok takıntılı bir anne olacağım, maalesef bunu anladım.
Anneme yaptığı için kızdığım herşeyin bin katını yapacağım.
O sevgi farklı bir şey olacak, bu yavaş yavaş dank etmeye başladı.
Ya yanlış seçimler yaparsa kendi adına, nasıl onu ikna edeceğim doğru yola dönmesi için. Buna hakkım var mı, hayat onun hayatı, nasıl ki anneme "Anne bırak kendi yanlışlarımı kendim göreyim" bağırırdım bilmiş bilmiş, şimdi aynı bağırışı ben duysam ne yaparım. Alıp sarssam kendine gelir mi gelmez. Yani annem beni sarssa gelmezdi, oradan biliyorum. Kendimi paralasam, yerlere atsam, sözümü dinler mi?
Ya çok üzülürse, gözünüzün önünde hüngür hüngür ağladığını görsem, onu ağlatanı nedeni bir daha dönmemek üzere uzay boşluğuna fırlatmak istemez miyim? Patronuysa ağlatan gidip haddini bildirsem, bir kızsa gidip saçlarını yolsam, ya da bir erkekse gidip kulağından tutup tavana assam pek uygun kaçmaz galiba.
Her istediğini almaz mıyım, ama bir yerde durmak lazım. Bir şeyleri elde etmenin kıymetini öğrenmeli. Ama ben ona nasıl kıyacağım.
Sürekli dizimin dibinde olsun, elinden tutayım... Mevlam nasılsa kayırır diye çayırlara salamam ben onu... O yaşasın şöyle benim yamacımda, ama olmaz ki, onun da hayatı var, kendime bir bakayım sonra çocuğuma laf edeyim. Ben aileme bu hakkı verdim mi? Hayır galiba vermedim. Şimdi çocuğumdan bekleme hakkım var mı bilmem...
Biraz ipini geniş tutmazsam nasıl bağımsız ve ayakları yere basan bir birey haline gelebilir. Evet böyle bir birey olsun ama benim çocuğum o, nasıl kıyarım ben onun hayatla mücadele etmesine...
Ailelerin çocukları için olup olabilecek en kötü dileği "Allah sana senin gibi evlat versin" olur.
Allah bana benim gibi evlat verse fena olmaz aslında, en azından ne dolaplar çevirebileceği konusunda daha çok fikrim olur da, ona göre davranırım. Ama nasıl idare ederim bilmem. Çok uslu, mülayim ama bir şekilde hayatının kontrolünün sadece ve sadece kendisinde olmasını isteyen bir çocuktum. O yüzden işim biraz zor olabilir. Bir de düşündüğüm gibi takıntılı olursam, vay halimize....:)
Peki ne olsun?? Erkek olsun kız olsun tabi farketmez ama, benim kızım olsun. Junior Hüpce:)Ben onu süsleyeyim püsleyeyim, en şık elbiseleri, en moda spor ayakkabıları alayım, her şeyi onla yapayım, havalara atıp atıp tutayım. Sonra da mıncık mıncık öpeyim....Şımartayım da şımartayım. Ama gözümü üstünden ayıramayayım, herşeyden sakınayım, sürekli şimdi ne yapıyor acaba diye düşüneyim...Of of zor benim işim çok zor, ben böyle düşünecek kız mıydım yaaa, salacaktım ben onu çayıra, ne oluyor bana böyle:)

HÜP NOT: Bir süre önce Prof.Yankı Yazgan’ın konuk olduğu Hülya Avşar’ın programından bahsetmiştim. Meğer Yankı Bey de okumuş yazımı, hatta yazıma sitesinde yer vermiş, nasıl mutlu oldum anlatamam, üstelik benim gibi düşünen başkaları da varmış, ayrıca sevindim.

"HÜLYA AVŞAR STÜDYOSU"nu kaçıranlar için:

Son onbeş yılda TV programlarına, izlenimlerin tam tersine pek nadir uzman konuk olmuşsam da, genellikle sürekli ekranlarda bilinmişimdir. Demek ki, iyi programları seçiyorum, diyerek kendimi avuturum. Bazılarına katılmış olmak gerçekten çok hoşuma gitmiştir.... Birkaç ay önce katıldığım Hülya Avşar stüdyosu programı, açılış dakikalarında, kendi hazırlamaya üşeneceğim ayrıntıda ve özende bir klip şeklinde yapılmış görsel CVm ile güzel bir başlangıç yapmıştı... (Yazının devamını okumak için başlığı tıklayınız).

5.01.2009 tarihinde Yankı Yazgan'ın Hülya Avşar Stüdyosuna konuk olarak katıldığı programı izlemek için, tıklayınız.

Hülya Avşar stüdyosu programını seyretmiş olan veya ekteki videodan seyretmek isteyenler, anket formlarını doldurursanız çok mutlu olacağim..(Ankete ulaşmak için tıklayınız)

Related Posts with Thumbnails